Destek Alınan Kişi/Kurum Belirtmemek ile Yanlış Beyan Etik İhlali

Dava Ankara 11. İdare Mahkemesi nezdinde Üniversitelerarası Kurul Fen ve Mühendislik Bilimleri Bilimsel Araştırma ve Yayın Etiği Komisyonu kararının iptali istemiyle açılmıştır. Ankara 11. İdare Mahkemesi davayı kabul etmiş ve konu ÜAK tarafından Ankara Bölge İdare Mahkemesi(BİM) 4. İdari Dava Dairesine  intikal etmiştir. BİM’in 02.06.2021 tarihli ÜAK itirazını reddettiği kararında kısaca ;

Fen ve Mühendislik Bilimleri Bilimsel Araştırma ve Yayın Etiği Komisyonu’nun 12.04.2019 tarihli toplantısında Dr. XX’in iddiaya konu yayınlarında Üniversitelerarası Kurul Bilimsel Araştırma ve Yayın Etiği Yönergesi’nin madde 4-2-a maddesinde düzenlenen “Destek alınarak yürütülen araştırmalar sonucu yapılan yayınlarda destek veren kişi, kurum veya kuruluşlar ile bunların katkılarını belirtmemek,” fiilini işleyerek etik ihlalde bulunduğuna ve aynı yönergenin madde 4-2-j maddesindeki “Akademik atama ve yükseltmelere ilişkin başvurularda bilimsel araştırma ve yayınlara ilişkin yanlış veya yanıltıcı beyanda bulunmak.” tanımı kapsamında yanlış ve yanıltıcı beyanda bulunmak yoluyla etik ihlalde bulunduğuna karar verildiği, bu karar esas alınarak davacının Doçentlik Yönetmeliği’nin 7. maddesinin 6. fıkrasına göre başarısız sayıldığı, bu durumun 16.04.2019 tarih ve E.4227 sayılı işlemle davacıya bildirilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı, uyuşmazlığın çözümü bilimsel ve teknik bilgiyi gerektirdiğinden, mahkemenin 21.08.2019 tarihli ara kararı gereğince yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucundan hazırlanan ve mahkemeye sunulan 23.06.2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle:

”Dr. XXX’in doçentlik başvurusunda etik ihlal olduğu iddia edilen 69 eserin büyük çoğunluğunun B kodlu 43 eser olduğu, 2017 Aralık döneminde ÜAK şartnamesine göre adayın doçentlik başvurusunda bu tip akademik çalışmalar yapmış olması mecburiyeti olmadığı, çok sayıda çalışma yapsa da bu bölümden en fazla 10 puan alabileceği, ÜAK 2017 Aralık dönemi doçentlik başvuru şartlarında adayın alanındaki başvurular için en az 100 puan alması şartını koştuğu, etik iddiaya sebep olan eserlerin doçentlik başvuru beyannamesine konulmaması halinde toplam net puanın 326 değil 218 olacağı, bunun da asgari puanın iki katı olduğu, bu durumda adayın yanlış ve yanıltıcı beyanlarla toplam puanını artırması için yanıltıcı beyanda bulunmasını gerektiren bir sebep bulunmadığı, akademik alanda hatalar içeren özensiz dosyalar sunulmasının hoş karşılanan bir durum olmadığı, fakat bu durumun iddiada sözü edilen etik ihlal grubuna girmesi için bilinçli bir şekilde yapılmasının önemli bir husus olduğu, Dr. XX’in doçentlik başvurusu dosyasındaki çok önemli olmayan hataların bilinçli bir şekilde yapıladığına dair kanaat oluşmadığı ve gerekçe bulunmadığı” ifadelerine yer verilmiş, taraflara tebliğ edilen bilirkişi raporuna davalı idarece yapılan itirazlar ve Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesi’nin 16.09.2020 tarih ve Y.D. İtiraz No:2020/867 sayılı kararı dikkate alınarak bilirkişilerden ek rapor alınmasına karar verilmiş, 17.12.2020 tarihinde mahkeme kaydına giren bilirkişi raporunda; “Dr. XX’in etik ihlalinde bulunulduğu iddia edilen eserler dikkate alınmadığında bile diğer eserlerinin toplam puanı 218 civarındadır ve bu başvuru için gereken asgari puanın iki katıdır. Bu durumda adayın yanlış ve yanıltıcı beyanlarla toplam puanını artırması için yanıltıcı beyanda bulunmasını gerektiren bir sebep yoktur…..İnceleme ve değerlendirmeler sonucunda Dr. XX’in doçnetlik başvuru dosyasının hazırlanmasında özensizlik görülmüştür ancak bu hataların ÜAK’ı yanıltmak ve ilave çıkar sağlamak için yapıldığına dair bir tespitimiz oluşmamıştır. Yukarıdaki inceleme ve değerlendirmelerimiz sonucu Dr.XX’in ÜAK Bilimsel Araştırma ve Yayın Etiği Yönergesinde yer alan bilimsel araştırma ve yayın etiğine aykırı eylemi tüm dosya kapsamından saptanmamıştır” ifadelerine yer verildiği, bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş olup, anılan rapora davalı idare tarafından yapılan raporun bilimsellikten uzak olduğu yönünde itiraz edilmiş ise de; idare hukukunda ve ceza hukukunda bir eylemin müeyyidelendirilebilmesi için eylemin tüm yönleri ile icra edilmiş olması gerekmekte olup genel olarak buradaki en önemli konunun ise eylemin kast ile yani bilerek ve isteyerek işlenmiş olup olmadığı hususu olduğu, anılan bilirkişi raporunda da bu kast unsurunun, dolayısıyla nedenselliğin bulunmadığının açıkça izah edildiği anlaşıldığından, vaki itiraz raporu kusurlandırıcı mahiyette bulunmayarak, nedensellik bağı içerisinde bilimsel açıklamalar içeren rapor, hükme esas alınabilecek nitelikte ve yeterlikte bulunduğu, bu durumda; dava dosyasında yer alan bilgi ve belgeler ile yukarıda belirtilen bilirkişi raporunun birlikte değerlendirilmesinden, davacının Aralık 2017 döneminde Kimya alanında doçentlik başvurusunda “Destek alınarak yürütülen araştırmalar sonucu yapılan yayınlarda destek veren kişi, kurum veya kuruluşlar ile bunların katkılarını belirtmemek” ve “Akademik atama ve yükseltmelere ilişkin başvurularda bilimsel araştırma ve yayınlara ilişkin yanlış veya yanıltıcı beyanda bulunmak.” şeklindeki etik ihlali kapsamında değerlendirilebilecek bir fiili bulunmadığı sonucuna varıldığından, dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptali yönünde verilen karar yerindedir.

Henüz yorum yok

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

RANDEVU ALIN

Bu formu bitirebilmek için tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.